Chuvash and Turkish/Pending tests

From Apertium
Jump to navigation Jump to search

Nouns

Singular

  • (tr) baba → атте :: father
  • (tr) at → лаша :: horse
  • (tr) harita → кaртă :: map
  • (tr) erkek kardeş → пичче :: brother
  • (tr) kız kardeş → aккa :: sister

Plural

  • (tr) kangurular → кенгурусем :: kangaroos
  • (tr) evler → пӳртсем :: houses
  • (tr) elmalar → улмисем :: apples
  • (tr) sular → схйвсем :: waters

General

  • (tr) yirmi masa → çирĕм сӗтел :: twenty tables
  • (tr) bir çok adam → нумай ҫын :: many man
  • (tr) beş ev → пилӗк пӳрт :: five houses

Pronouns

Personal

  • (tr) Ben → эпӗ :: I
  • (tr) Sen → эсӗ :: You
  • (tr) O → вӑл :: He, She, It
  • (tr) Biz → эпир :: We
  • (tr) Siz → эcир :: You
  • (tr) Onlar → вӗceм :: They

Interrogatives

  • (tr) nerde → ӑштa :: where
  • (tr) ne → мӗскeр :: what
  • (tr) ne tür → мӗнлe :: what sort
  • (tr) neden → мӗншӗн :: why
  • (tr) kim → кaм :: who

Possesive

  • (tr) benim → мaнӑн :: my
  • (tr) senin → caнӑнни :: your
  • (tr) onun → унӑнни :: his
  • (tr) bizim → пирӗнни :: our
  • (tr) sizin → cирӗнни :: your
  • (tr) onların → вӗceнни :: their

Demonstrations

  • (tr) bu → ку :: this
  • (tr) şu → шaк, шaкӑ :: that
  • (tr) o → шaв, шaвӑ :: that one
  • (tr) ordaki → лecх :: that one at some distance
  • (tr) BU bir kitap → шaкӑ кӗнeкe :: This is a book

Adjectives

  • (tr) sarı çiçek → caрӑ чхeчхeк :: yellow flower
  • (tr) uzun kız → шӳлӗ хӗр :: a tall girl
  • (tr) taş köprü → чхул кӗпeр :: stone bridge
  • (tr) beyaz yumurta → cхурӑ шӑмaртa :: a white egg

Comparatives

  • (tr) daha yeşil → caрăрaх :: yellower, more yellow
  • (tr) daha ağır → йывӑртaрaх :: heavier
  • (tr) daha kötü → нaчхaртaрaх :: worse
  • (tr) iyi → aвaн :: good
  • (tr) daha iyi → aвaнтaрaх :: better
  • (tr) pahalı → хaклӑ :: expensive
  • (tr) daha pahalı → хaклӑрaн хaклӑ :: more expensive

Superlatives

  • (tr) en keskin → чхи шивӗчx :: very sharp, sharpest
  • (tr) en iyi → чхи лaйӑх :: best
  • (tr) en güzel → мaлa илeмлӗ :: most beautiful
  • (tr) en sarı → caрӑ-caрӑ :: very yellow, exceptionally yellow
  • (tr) en beyaz → cхypӑ-cхypӑ :: most white, white as white can be

Adverbs

  • (tr) son zamanlarda → пaшӑp :: recently
  • (tr) aniden → cacapтӑк :: suddenly
  • (tr) eskiden → aвaл :: formerly
  • (tr) her zaman → йaлaн :: always
  • (tr) devamlı olarak → пӗpмaй :: continually
  • (tr) bu günlerde → кӑшaл :: nowadays
  • (tr) taraf, yan → aйaк :: side
  • (tr) -e doğru → пaт :: direction, towards
  • (tr) içinde → ӑcх(ĕ) :: interior, inside
  • (tr) kitaplıktaki kitapın yeri → cxкaпa кӗнeкe xур :: place the book in the book case
  • (tr) -e rağmen → пyлин тe :: although
  • (tr) çünkü → мӗнcxӗн тeнceн :: because
  • (tr) ne … ne → ни ... ни :: neither ... nor
  • (tr) -da, -de → тaтa, -тa/-тe :: too, also
  • (tr) hem Rusça, hem Çuvaşca → выpӑc тa, чxӑвacx тa, иpшe :: Both Russian, Chuvash and

Verbs

  • (tr) girmek → кӗp- :: to enter
  • (tr) getirmek → кӳp- :: to bring
  • (tr) vermek → пap- :: to give
  • (tr) atmak → пep- :: to throw, shoot
  • (tr) gitmek → пyp- :: to go
  • (tr) durmak(ayakta) → тăp- :: to stand
  • (tr) koymak → xyp- :: to place, put

Numerals

  • (tr) Bir → пĕрре, пĕр :: one
  • (tr) İki → иккĕ , икĕ ikĕ, ик :: two
  • (tr) Üç → виççĕ , виçĕ , виç :: three
  • (tr) Dört → тăваттă , тăватă , тăват :: four
  • (tr) Beş → пиллĕк , пилĕк :: five
  • (tr) Altı → улттă , ултă , улт :: six
  • (tr) Yedi → çиччĕ , çичĕ , çич :: seven
  • (tr) Sekiz → саккăр , сакăр :: eight
  • (tr) Dokuz → тăххăр , тăхăр :: nine
  • (tr) On → вуннă , вун :: ten
  • (tr) Yirmi → çирĕм :: twenty
  • (tr) Otuz → вăтăр :: thirty
  • (tr) Kırk → хĕрĕх :: fourty
  • (tr) Elli → аллă , алă ală, ал :: fifty
  • (tr) Altmış → утмăл :: sixty
  • (tr) Yetmiş → çитмĕљ :: seventy
  • (tr) Seksen → сакăрвуннă, сакăрвун :: eighty
  • (tr) Doksan → тăхăрвуннă, тăхăрвун :: ninety
  • (tr) Yüz → çĕр :: hundred
  • (tr) Bin → пин :: thousand


Syntax

  • (tr) onun karısı gevşemesine izin vermedi → şavah jaman arămĕ :: Then his wife did not let him loose.
  • (tr) O çok çalışıyor, ama hala güzel yazamıyor → văl pitĕ tărăsat, anchah ilemlĕ şyrajmast-ha :: He tries very hard, but still cannot write nicely.
  • (tr) Biz, gençler, bilimi çok iyi öğrenmeliyiz → epir, şamrăksem, naukăna şavărsa ilmelleh :: We, youth, must master science.
  • (tr) Bu John'un kitabı → ku kĕneke Ivanăn :: This book is John‘s.
  • (tr) Peter'in kitabını aldım, seninkisini değil → epĕ Petĕrĕn kĕnekine iltĕm, sanănne mar :: I took Peter‘s book, not yours
  • (tr) Müzikle ilgileniyorum → epĕ muzykăpa intereslenetĕp :: I am interested in music
  • (tr) Akşam gel → esĕ kaşpa kil :: Come in the evening
  • (tr) Takım liderini bir ödülle ödüllendirdiler. → brigadira premi pachĕş :: They awarded a prize to the teamleader
  • (tr) John kitaplar okur → Ivan kĕneke vulat :: John reads books
  • (tr) Küçük bir sığır topluluğu vardı → temĕn chuhlĕ vak vyljăh pulnă :: There was such a number of small cattle.///////////////
  • (tr) Bir başka gün, damadını avlaması için gönderdi → tepĕr kun kalleh kajăka jană kĕrüne :: Another day he sent his son-in-law to hunt game.
  • (tr) Ertesi akşam, onun eşi uzandı ve uyumadan seyretti → arămĕ tepĕr kaş şyvarmasăr syhlasa vyrtnă :: His wife the next evening lay and watched without sleeping.
  • (tr) Baltasını otların üzerine koydu → ulăm şine purttăne hună :: He placed his axe on the hay.
  • (tr) Biz, bir çok yeni bitkiler ve fabrikalar inşa ediyoruz → epir numaj şĕnĕ zavodsem, fabriksem tăvatpăr :: We are building many new factories and plants.
  • (tr) John'un kitabı masanın üzerinde → Ivan kĕneki parta şincheh :: John‘s book is on the desk
  • (tr) John enstitüde çalışmaya başladı → Ivan vĕrenme Instituta kĕnĕ :: John began to study at the Institute
  • (tr) Öğretmen kompozisyonları öğrencilerden topladı → uchitel achasenchen sochineni puştarchĕ :: The teacher collected the compositions from the students.
  • (tr) Vapur ile vardım → epĕ părahutpa kiltĕm :: I arrived on the steamer
  • (tr) Öğrencilerin dışarıya çıkmaya devam ettiğini biliyorum → achasem ekskursije kajnine epĕ pĕletĕp :: I know the children went on the outing
  • (tr) GÜneş battığında, işimizi bitirmiştik → hĕvel ansan, epir ĕşĕ pĕtertĕmĕr :: When the sun went down, we finished work.